Ömr-ü hayatında hiç doymamış bir peygamberin ümmeti olarak yemenin ve içmenin büyük bir yeri var yaşamımızda!
Nefis çok yeme ile değil açlık ile terbiye olur çok yemek sadece iştah açar ve daha çok yememize neden olur.
Çok yeme konusunda Efendimiz (s.a.v.)
"her hastalığın temelinde tokluk vardır" buyurmuştur.
Hz.Davut (a.s) ise "yemek onlar için bir ceza, bir ağ, bir tuzak ve bir pranga olacaktır" buyurmuştur.
Vücudumuz 200-250 gr. yemegi kolaylıkla sindirebilir fakat bunun iki kati yenildiginde sindirimin tamamlanabilmesi için kalbin 4-6 kat daha fazla çalışması gerekir fakat buna rağmen fazlalıklar tam anlamı ile dışarı atılamaz ve vücutta depolar oluşmaya başlar ve sadece kalp degil sindirim, depolama ve boşaltımla ilgili organlar da yıpranır. Oluşan depolar git gide dolar ve atıklar kan ile birlikte dolaşmaya başlar kan ağırlaşır, dolaşım yavaşlar ve ağırlaşan kandaki atıklar damarlarda birikmeye başlar ve zamanla damarlar tıkanır. Daralan ve tıkanan damarlardaki kan, dokuları yeterince beseyemeyecek kadar azalır ve beslenemeyen dokular beyne "açız!" uyarısını gönderir. Beyin bu uyarıya karşılık iştahı artırarak insanı daha fazla yemeye zorlar yedikçe dokulardaki çöplükler, kandaki atıklar, damarlardaki tıkanıklıklar artar kan daha da koyulaşır ve dokulardaki beslenme yetersizlikleri daha fazla artar.
Bu kısır döngü devam ederken, insanda konsantrasyon, hafıza, düşünme, anlama, öğrenme yeteneği azalır. Fikir uyur, hikmet ölür, insani sıfatlar atıkların içinde boğulur.
Bediüzzaman'ın iman insanı insan eder sözünün ve yemek onlar için bir ceza olacaktır sözünün hikmeti ortaya çıkar.
Efendimiz (s.a.v.) "Pisboğaz ve göbeği büyük olan Cennete giremez." ve "Allah'a en sevimli olanınız, yemesi en az ve bedenen en hafif olanınızdır." buyurmuştur.
Allah'a en sevimli olan kullarından olmamız dilekleriyle vesselam.
Yaşar DEMİRHOŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder